29 Ekim 2007 Pazartesi



ANA ARI YETİŞTİRİCİLİĞİ
Arı yetiştiriciliğinde verim alabilmek için; kullanılacak damızlığın bölgeye adapte olabilen ve genetik potansiyeli bilinen ırk olması temel kuraldır.
Ülkemizde Doğu Anadolu, Karadeniz, İç Anadolu ve Ege-Akdeniz bölgelerimizin iklimleri birbirlerinden fevkalade farklılık arz etmektedir. Özellikle bu dört bölgemizin her birisinde yüzlerce yıldır yaşamakta olan arı kolonileri kendilerini bu bölgelerin iklim ve florasına öylesine adapte etmişlerdir ki; her bölgede, o bölgenin iklim ve florasından kaynaklanan ırklar oluşmuş ve bu ırklar fizyolojik olarak değişik davranışlara sahip olmuşlardır.
Flora ile olan ilişki sadece fizyolojik davranışlarda kalmamış, arıların morfolojisini de etkilemiştir ve Kafkas arısının hortumu üçgül çiçeklerinin derinde olan deniz arıları orman gülündeki kumarın maddesine dayanıklı hale gelmiş, İç Anadolu Arısı Mayıs- Haziran ayı çiçekleri nektar akımından hızla faydalanmaya adapte olmuş, Muğla arısı ise Eylül-Ekim aylarında çam balı diye bilinen basra salgısına adapte olduğundan bu mevsime endekslenerek hızla çoğalmaktadır
.



Ülkemizde, arıcılığın kurtuluşu gezginci arıcılık ile birlikte DAMIZLIK ANA ARI ÜRETİMİ VE DAMIZLIK ANA ARI KULLANIMIDIR
Hibrid :
İki ayrı ırkın veya iki ayrı saf hattın veya ayrı bir ırkla değişik ırktan bir saf hattın, birbirleri ile melezleşmesi sonucu meydana gelen melezlere HİBRİD denir. Hibridler genelde kontrollü yapılırlar ve bunlara kontrollü hibridler adı verilir. En verimli koloniler hibrid kolonilerdir. Bu şekilde yapılan iyileştirme çalışması, ekonomik açıdan önemli karakterlerin birleştirilme imkanlarına dikkat edilerek hatasız yapılırsa ilk kuşak melez kolonilerin verimliliği ıslah materyali olarak kullanılan ebeveyn ırklara göre en az % 20 - 25 daha üstün olmaktadır. Ancak hibridlerde bu üstün verim yalnız ilk kuşaklarda alınabilmektedir. İleri kuşaklarda bu verim hızla düşer. Dünyada bilinen önemli hibridler vardır. Hibrid üreticiliği arıcılığın en teknik ve en ileri aşamasıdır. Çok külfetli ve ileri bir tekniğin uygulanmasını gerektirmesine karşın hibrid ana arıların kolonilerinden sağlanan yüksek verim bu külfete katlanmaya değer bulunmaktadır.
Hibrid üretmenin temel kuralları
Kural : Önemli hibridlerin ebeveynleri olan saf ırk ve saf hatlar elde tutulmalıdır.
Kural : Tanınan hibrid ana arıların üretilebilmesi için tanınan hibridin ebeveynlerinin hangi ırk, eko tip veya saf hat olduğunun bilinmesi gerekir.
Kural : Tanınan hibridlerin ebeveynlerinin ana arıları ve erkek kolonileri saf olarak üretilmelidir.
Kural : Tecritli çiftleşme bölgelerinde hibridin saf ebeveynleri bulundurulmalı ve çiftleşmeleri sağlanmalıdır.
Dünyaca tanınan önemli hibridler
Sterline : 1949´da ABD´de üretilmiştir. İtalyan arısının dört hat hibrididir.
Midnite : 1957´de ABD´de üretilmiştir. Kafkas soyunun dört hat hibrididir. Saf hat ebeveynlere göre % 130 - 200 daha verimlidir.
Buckfast : Br. Adam´ın İngiltere´de geliştirdiği bir hibriddir. Buckfast ana X Anadolu baba hırçın ve hareketli, Anadolu ana X Buckfast baba sakin ve uysaldır. Buckfast hibridi ebeveynlere göre % 128 - 151 daha verimli bulunmuştur.
Hibrid yetiştiriciliğinde ilk olarak yöreye uygun ve iyi kombinasyon verecek ırklar ya da hatlar seçilir. Her zaman istenilen sonucun alınabilmesi için, seçilen ebeveyn hatlar seleksi yon yoluyla, mümkün olduğunca ortak özelliklere kavuşturularak saflaştırılır, istenilen karakterler elde edilir ve sabitleştirilir. Bu saf hatların elde edilebilmesi için yapay dölleme gereklidir.
Kullanma Melezleri :
Saf bir ırkın bakire ana arısının; yaşanılan coğrafi bölgede bulunan lokal kolonilerin erkek arıları ile çiftleşmesi ile elde edilen çiftleşmiş ana arılara kullanma melezi ana arılar denmektedir.
Burada bir nevi hibrid yetiştiriciliği yapılmakla beraber erkek kolonilerin ırk özellikleri bilinmediğinden ve bilinse bile tecritli çiftleştirme bölgesinde kontrollü çiftleştirme yapılmadığından bu ana arılara hibrid demek mümkün olmamakta, verimleri konusunda kesin bir ifade kullanılamamaktadır.
Tecritli çiftleştirme alanları tesis edemiyorsanız bu tür üretim kaçınılmaz olmaktadır.
Türkiye´de 1978 yılından bu yana yapılan ana arı yetiştiriciliği bu temele dayalı olarak yapılmaktadır. Ana hattı Kafkas olan kullanma melezi ana arılar yetiştirilmektedir.
Ana arılar Kafkas ırkından yetiştirilmekte, bu ana arıların çiftleşmeleri için normal yani değişik ırk ve melez kolonilerin bulunduğu yerlerde çiftleşmeleri sağlandığından erkek koloniler hakkında hiç bir şey söylemek mümkün olmamaktadır.
T.C.Tarım ve Köyişleri Bakanlığının sitesinden alınmıştır

27 Ekim 2007 Cumartesi

Arıcılık Dergileri



Merhaba
Varroa ya karşı yapılmış iki araştırma Uludağ Arıcılık Dergisinde (2007 1-2) sayılarında yayınlanmış.
Varroa destructor ile doğal bulaşık balarısı kolonilerinde Ecostop(Thymol+Menthol)ve Perizin (Coumaphos)in etkisi Levent Aydın,İbrahim Çakmak,Selvinaz Seven Çakmak
Varroa'ya karşı Hiveclean ve perhizin etkisinin karşılaştırması Tuğrul Giray,Meral Kence,Aykut Kence
Bu araştırmaları buraya taşıyamam.Herkesin Ulaşabileceği araştırmalar.Herkesin okumasını önerebilirim.
Hoşcakalın.
İsmail Koca

Tanışma



Merhaba
Ben Eskişehirde ikamet ediyorum.Devlet Memuruyum.Üç yıldır arıcılıkla da uğraşıyorum.
Burda amacım magazinel günlük olmayıp,bana göre aykırı olanları sizinle paylaşmak.
Blog kültürüyle aynı değil.Genel için yararlı olabilecek araştırmaları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Arıcılık hakkında kendi bilgimi paylaşacağım dersem kendimi ve sizleride kandırırım.Bu işin eğitimini almış ve veren pek çok insan varken, benim bence diye fikir yürütmem bana aykırı.
Pek çok kişi yazı yazıyor zamanla birbiriyle çelişiyor.
Bazı sitelerin tamamını oku bir şey öğrenemiyorsun yetkin kişiler pek yazı yazmıyor.neden ? Arıcılık da yapılması gerekenleri uzun uzun kitaplar halinde yayınlanmış.Amerika'yı tekrar tekrar keşfetmek gereksiz.
Ülkemizde her şeyin yapılma tarihleri farklı.Biz eylülün sonunda teşvik beslemesini sonlandırıp,kışlık bakımını yaptığımızda pürende arı çoğaltıyorlar.her taraf çiçek açmış.kimi çamda kaç gün kalacağını konuşuyor.Biz kovanda en az şu kadar bal kalması gerekir diye konuşuyoruz.Bunun sonu yok.ben pek çok kişiye bölgenizdeki eski arıcılarla ilişkileri iyi tutun diyorum.

arıcılık



Türkiye’de 2006–2007 Koloni Kayıplari Ön Raporu

Türkiye’de 2007 basında arıcıların bildirmege basladıgı yüksek kovan kayıplarını arastırmak üzere
bir anket çalısması düzenlenmistir. Bu anketle daha önce ABD’de kovan kayıplarını arastırmak
üzere düzenlenen anketin sonuçları da gözönüne alınarak geçmis yıllar ve bu yıl görülen kayıplar
karsılastırılmıstır. Bu yıl geçen yıllara göre istatistiki anlamlı bir koloni kaybı anketlerde bildirilmistir.
2006–2007 ortalaması % 43, 2005 ortalaması % 10, 2004 ve 2003 ortalaması % 10 altında olarak
bulunmustur (Sekil 1). Arıcıların 2003, 2004 ve 2005 kayıpları birbiri ile oranlı iken 2006–2007
kayıpları arıcının önceki kıslatma basarısı ile alakasız bulunmustur (bkz. Tablo 1). Bu sonuçlar
arıcıların besleme, kovan yönetimi gibi konularda farklı yaklasımlarının kovan kaybı ile ilgisi
olmadıgı kanısını desteklemektedir.
Koloni kayıplarının dagılımı incelendiginde olaganüstü kayıpların üç bölgede toplandıgı
görülmektedir (Sekil 2): Batı Akdeniz (Mugla, Marmaris), Güney Dogu Anadolu (Hatay, Diyarbakır),
Kuzey Dogu Anadolu ve Karadeniz’in dogu kıyısı (Artvin, Ardahan, Trabzon, Rize, Giresun). Bu
dagılım yörelerde arıcıların belirttigi anormal iklim kosullarını isaret etmekle birlikte komsu
bölgelerde kayıpların olmaması yerel baska bilinmeyen etkenlerin önemli olduguna isaret ediyor.
Olaganüstü hava kosullarına karsı arıcılara özel meteoroloji raporlarının hazırlanması arıcıların
hazırlıklı olmasını saglayacagından önemli olabilir. Diger bilinmeyen etmenler tarımda kullanılan
kimyasal maddeler veya bilinmeyen yeni hastalıklar olabilir. Arı kayıplarının bulundugu bölgeler ve
bunun dısındaki bölgelerin ve buralardan alınacak örneklerin sistemli olarak incelenmesi
bilinmeyen etmenleri bulmak için önemli olabilir.
Sonuçların iyi bir yönü süphelenilenin aksine arıcılık girdilerinin ölümlerle ilgili görünmemesidir.
Kullanılan ana arıların kaynagı, arıya verilen kek ve diger besin tipi ve kaynagı, bilinen hastalıklar
ve bunlara karsı kullanılan ilaçlar, kullanılan temel petek kaynakları ölümlerle alakalı
bulunmamıstır. Türkiye’deki kovan kayıpları ABD’de görülen Koloni Çökme Bozuklugu’ndan farklı
bulunmustur. _ncelenen 80 ankette yalnız 16 yanıt Koloni Çökme Bozuklugu belirtileri ile uyumlu
bulunmustur. Koloni Çökme Bozuklugu kovanlarda arı sayısının bir hafta gibi kısa bir zamanda
azalması, bu sırada kovanda yavru miktarının azalmaması, çogu kez ana arı ve bir avuç kadar
arının kovanda kalması, buna ragmen kovanlarda balın kalması ve mum güvesi gibi parazitlerin
kovanlarda görülmemesi olarak özetlenebilir. Bu gözlemlerin yapıldıgı az sayıda anket genele
dagılmamıs, yalnız Rize ve Ardahan’dan gelmistir.
Önemli ve umut verici bir bulgu yerli arı ırklarından (Anadolu, Suriye, Mugla ve Trakya arıları), ve
yerli arılarla melezlenmis Kafkas ırkından arıların, Artvin ve Ardahan dısında %20’nin altında kayba
ugramasıdır (Sekil 3). Yöresi dısında kullanılan saf Kafkas ve Avrupa kökenli arılar en çok kayba
ugramıslardır. Bu sonuç Türkiye’ye dısardan arı getirilmesini yasaklama uygulamasının yerinde
oldugunu da göstermektedir. Koloni kayıplarının nedenleri arastırılırken yerli arı ırklarını seçerek
arıcıların biraz olsun bu kayıpları azaltabileceklerini düsünmekteyiz.
Anahtar Kelimeler: Koloni Çökme Bozuklugu, Apis mellifera, balarısı, Türkiye, kovan kayıpları,
iklim, hastalık, pestisit.

Tugrul G_RAY1,2, _brahim ÇAKMAK3, Levent AYDIN4, _rfan KANDEM_R5, Ahmet _NC_6,
ULUDAĞ ARICILIK DERGİSİ